"İletişimde Problemleri Çözmenin İlk Adımı : Dinlemek !"
Hepimizin karşılaştığı ortaokul yıllarının meşhur sorularından birisi şudur?
Saatte 120 km hızla giden bir araç 720 km’lik yolu kaç saatte gider? Bunun cevabını bulduktan sonra soru biraz daha zorlaşır. A şehri ile B şehrinin arası 720 km’dir. A şehrinden saatte 120 km hızla B şehrine giden araç ile B şehrinden A şehrine saatte 60 km hızla giden iki araç nerede karşılaşırlar?
Genelde bu temel sorunun etrafından dönen sorularla karşılaşırdık. O zaman hiç aklıma gelmeyen bir soru tipi günümüzde kafamı karıştırır oldu. A şehri ile B şehri arasındaki yolun, yürüyen bir merdiven gibi her iki şehrinden birbirine doğru hareket ettiğini düşünsek ne olurdu acaba? Bu yeni durumda elimizde üç değişken oluyor. A şehrinden B şehrine giden bir araç, B şehrinden A şehrine giden diğer bir araç ve bunların üzerinde gittikleri hareket eden yol. Mutlaka bu sorunun cevabını çözecekler vardır ancak ben burada bu soruya çözüm aramayacağım.
Günümüzde de yukarıdakine benzer bir süreç yaşıyoruz. Bir yanda beklentileri sürekli değişen alıcı kitlesi (henüz Y kuşağını sindirememişken gelen Z kuşağı ve teknoloji ile doğan Alfa kuşağı), diğer yanda müşteriye nasıl satış yapabilirim diye sürekli yeni stratejiler ve ürünler geliştiren firmalar ve bütün bunların yanında hızla değişen ve gelişen teknolojik altyapı.
Apple’ın monitör ve klavye ile çalışan ilk kişisel bilgisayarı 1984 yılında piyasaya sürdüğü düşünülürse o günden bugüne geçen yaklaşık 38 yılda teknolojinin ne kadar hızlı geliştiği görülebilir. Bunu düşünürken insanlığın Apple ile tanışması için 100.000 yıl (ilk insandan bugüne) geçtiğini unutmamak lazım.
Bu değişimlere kısaca bakalım.
Özellikle bizim gibi X kuşağı kişilerin mutlaka deneyimlediği oyun salonlarında atari keyfinin yerini günümüzde evde yüksek donanımlı bilgisayarlarla ya da cep telefonları ile oynanan online oyunlar aldı. Marketten ekmek, yumurta vb. alır mısın dediğimizde çoğumuzun çocuğu artık cep telefonundan Getir, İstegelsin gibi uygulamaları kullanarak anında sipariş vermeyi tercih ediyor. Kendimize ya da bir yakınımıza telefon alalım dediğimizde kameranın çekim kalitesi, telefonun kapasitesi, ekran boyutu gibi 20 yıl önce aklımıza gelmeyen soruları sorar hale geldik. Birçok ürün alımını oturduğumuz yerden cep telefonundan yapıyor, hatta onlarca satıcının fiyatlarını görüp en ucuz olanını alabiliyoruz. Yakında bir ürüne ihtiyacımız olduğunda evdeki sesli asistana gerekli tanımları yapacağız ve ilgili ürünü ve hedef fiyatı aktarıp sonrasını ona bırakacağız. Sesli asistan ürünü bulup hedef fiyatı yakalayan bir kampanya tespit ettiğinde otomatik sipariş verecek.
Ford Motor 1914 ve 1925 yılları arasında sadece siyah renk araç üretimi yapmıştı. Pazarlama dünyasında sıklıkla kullanılan ve Henry Ford’a ait olan “Siyah olmak kaydıyla istediğiniz rengi seçebilirsiniz” sözünün üzerinden 100 yıl geçtikten sonra geldiğimiz noktada artık renk seçimini bırakıp aracın tasarımına karar verir hale gelmiş bulunuyoruz. Birçok alım kararında seçenekler arasında boğulup zorlukla karar veriyoruz. Ürün geliştiriciler yeni dönemde üretim yapıp sonra satmak yerine artık müşterinin kendisine ürünü tasarlatıp sonra onu üretmeyi tartışır haldeler. Ve hatta bu tasarımları VR (Sanal Gerçeklik) cihazları ile kendi avatarına giydirip nasıl gözüktüğünü gösterecek noktaya geldiler.
Peki altyapı. İnternete çok düşük hızlarla modem ile bağlandığımız dönemleri neredeyse 100 yıl öncesinde yaşanmış dönemler gibi düşünüyoruz. Sadece internet hızları artmadı bunun yanında kullandığımız teknolojik ürünler inanılmaz hızla gelişiyorlar ve erişilebilir bilgi kaynakları neredeyse sonsuz ve sınırsız hale gelmiş durumda. Bir konu hakkında bilgiye, görsele ulaşım diye bir sorun yok ve artık hayatımız neredeyse online olmuş durumda. Bir teknolojik aletten başlattığımız biz işi başka bir alette sonlandırabiliyoruz. Her türlü dijital materyalimiz internette bizim bile bilmediğimiz bir ülkede yedekleniyor ve istediğimiz anda hemen erişebiliyoruz. Yüksek çözünürlüklü filmleri önce bilgisayara indirip sonra izlemek diye bir şeyi düşünemiyoruz bile. Hatta hepimizin küçüklük hayali olan kolumuzdaki saat üzerinden araca talimat vermek yakında normalimiz olacak.
Şimdi tekrar geri sayalım. A noktasında bulunan ve sürekli beklentileri farklılaşan insan profili, B noktasında bulunan ve piyasaya sürekli inovatif ürünler süren satıcılar ve bunların hızlı bir şekilde buluşması için ortam sunan teknoloji firmaları bu hızla gidecek olursa 20 yıl sonra nasıl bir dünya ile karşılaşacağız acaba?
Son yirmi yıl içinde yaşadığımız olağanüstü değişim sonucunda geldiğimiz noktayı sindirmeye çalışan bizlerin önümüzdeki bu çok boyutlu değişimin 20 yıl sonra bizi getireceği nokta ile ilgili şimdiden öngörüde bulunabilmesi pek kolay olacak gibi gözükmüyor.